Adet gören ve lohusa olan kadınlar neleri yapamazlar?
Kadın gerek âdet görürken, gerekse doğum yapıp lohusalık hali başladıktan sonra bu müddet içinde kan kaybettiğinden vücutça halsiz ve yorgun düşer, ruhen de sıkıntılara maruz kalır. Bundan dolayı temizlik zamanlarındaki gibi dinç ve rahat olamaz. Dinlenmeye daha çok ihtiyaç duyar. Bunun için daha az iş yapma durumunda kalır. Bununla birlikte üzerinde bu haller bulunduğu müddetçe bazı ibadetler için şart olan temizliği yapmaktan da mahrum kalır. Kadının bu durumunu göz önüne alan dinimiz, ona birtakım kolaylık ve ruhsatlar getirirken, bazı sınırlamalar da koymuştur. İşte kadının normal vakitlerde bir ibadet ve sevap olan bazı dinî vazifelerini bu hallerde iken yapması yasaklanmış ve haram kılınmıştır. Bu hususlar şunlardır:
- Namaz kılmazlar
Âdeti başlayan veya lohusa olan kadın bu hallerden kurtuluncaya kadar farz olsun, nafile olsun hiçbir namazı kılamaz. Başka vakitler namaz kılması nasıl farzsa bu günlerde de kılması haramdır. Çünkü namazın farzlarından birisi de hadesten taharet denilen, abdestsizlik, cünüplük, hayız ve nifas hâlinden temizlenmiş olmaktır. Bunun için kan görülür görülmez o andan itibaren namaz terk edilir. Bu hal içinde iken ondan namazın farzi- yeti düşmüş olmaktadır. Namazla birlikte şükür ve tilâvet secdesi de yapamaz.
Cenab-ı Hak, bir lütuf ve kolaylık olarak hayız ve nifas günlerinde kılı- namayan namazları affetmiştir. Bunun için kadınlar temizlendikten sonra kılmadıkları vakit namazlarını kaza etmezler. Bu kolaylıktaki hikmet açıktır. Kadınlar normal olarak her ay ortalama bir hafta âdet görmekte ve bu süre içinde 30-40 vakit namaz kılamamaktadırlar. Temizlendikten sonra da kılmamayan bu namazların kazası güç bir hal almaktadır. Evinin, eş ve çocuklarının hizmetinde bulunan bir kadın buna hem zaman bulamaz hem de her aym sonunda böyle bir vazifeyi yapmaya güç yetiremez. Lohusalık hali için de aynı şey söz konusudur. 20, 30, bazen 40 gün kadar namazlarını terk etme mecburiyetinde kalan annenin, daha sonra biriken bu namazları kaza etmesinin ona ağır geleceği de bilinen bir husustur. Zaten Cenab-ı Hak, kuluna üstesinden gelemeyeceği bir teklifte bulunmamıştır.
Kadın, namaz kılamadığı bu günlerde isterse ve müsait bir vakit de varsa her namaz vaktinde abdest alıp seccadesine oturur, zikirle meşgul olabilir. Böylece hem ruhen ve bedenen dinlenmiş hem de ibadetten soğumamış ve aynı manevî hazzm devamını temin etmiş olur. Yine bu arada taşımış olduğu iyi ve halis niyetinden dolayı namaz sevabına da kavuşmuş sayılır. Çünkü elinde olmayan bir sebepten dolayı namazını kılamamıştır. Bu niyetiyle o amelin sevabını da elde etmiş olur.
Bir namaz vakti çıkmadan hayız ve nifastan temizlenen kadının o vaktin namazını kılması gerekir. Şayet zaman ve yer darlığından dolayı eda edemezse daha sonra kaza eder.
Bir namaz vaktinin son anında âdet gören veya doğum yapan bir kadına o vaktin namazı farz olmaz. Bunun için temizlendikten sonra da ayrıca bu namazı kaza etmesi gerekmez. Yine namaz esnasında bu nevi bir halle karşılaşan kadının namazı bozulmuş olduğu gibi, daha sonra o namazı kaza etmez. Bu husus farz namazlar içindir. Fakat aynı durum nafile namaz kılarken meydana gelse kadının daha sonra temizlenince o namazı kaza etmesi gerekir. Çünkü nafile namaza niyet edip kılmaya başlayan insan o namazı kendisine vacip kılmaktadır.