Emr-i bi’l ma’ruf nehy-i ani’l-münkerin hükmü nedir?
Emr-i bi’l ma’ruf nehy-i ani’l-münker, iyilikleri emir, kötülükten uzak tutmak demektir. Farz-ı kifayedir. İnkar etmek, hafife almak küfürdür. Birinin yapması ile diğerinin üzerinden sorumluluk kalkar. Ebu’l Leysi’s Semerkandı bu konuda şöyle demektedir:
“Söylediklerini başkalarının kabul edeceğini bilirse vaciptir. Dövülüp, hakarete uğrayıp, sövüleceğini bilirse terki efdaldir. Fakat buna sabreden kimse mücahittir ve peygamberin yolundadır.
İyiliği emretmek, yapılması gereken şeyle aynı değerdedir. Yapılması gereken şey farz ise o da farz, sünnetse o da sünnettir. Fakat kötülükten nehyetme tamamen vaciptir.
Nehy-i ani’l münker (kötülükten uzaklaştırmak) beş şekilde olur:
- Münker (kötü, yasaklanmış) olan şeyleri tanıtmak.
- Yumuşak bir şekilde vaaz etmek, anlatmak
- “Ey cahil, ey ahmak, Allah’tan korkmuyor musun?” gibi şiddetli kelimeler ile ikaz etmek.
- İçkiyi dökmek, eğlence aletini kırmak gibi tasarruflarda bulunmak
- Dövmekle, korkutmak ve tehdit etmek.
Bir hadisi şerifte şu şekilde buyrulmuştur:
“Sizden kim bir kötülük görürse eli ile değiştirsin. Eğer gücü yetmezse dili ile eğer buna da gücü yetmezse kalbi ile nehyetsin. Kalp ile buğzetmek imanın en zayıf derecesidir. “
Alimler, emir ve nehyettiği şeyi yapan kimsenin bu vazifeyi yapabileceklerini söylemişlerdir.
Hz. Enes’ten rivayet olunan bir hadisi şerifte:
“Ya rasulullah, biz söylediklerimizi yapamıyorsak iyiliği emredip kötülükten nehyetmeyelim mi?” dedik. Rasulullah ise bunun üzerine şöyle buyurdu: “Söz söylediklerinizin hepsini yapamıyorsanız da yine iyilikle emredin ve kötülükten uzaklaştırın.”
Menavi, “Birinin terki ile diğerinin vücubu yani farz oluşu düşmez.” Demiştir. Bilhassa bu devirde, nasihat kapısının kapanmaması için bu şartların aranmaması gerekir.
Emr-i bi’l ma’ruf nehy-i ani’l-münkerin gizli yapılması gerekir. Gizlilik fayda vermezse açık açık yapılır. Yaptığını mal, mevki, medih, övünme ve bunun gibi geçici maksatlara alet etmemeli, yalnız dinini aziz kılmak ve Allah’ın rızasını kazanmak için yapmalıdır.
Emr-i bi’l ma’ruf nehy-i ani’l-münker en büyük vecibelerdendir. Hiçbir amel Allah için öfkelenmeyene fayda vermez. İbni Abbas (ra) şöyle demektedir:
Rasulullah (sav) Salihler olduğu halde yer yarılır mı?” diye sordum. “Evet” diye cevap verdiler. “Günahkarlara sükut veya haksızlık edildiğinde yarılır.”
Başka bir hadisi şerifte şöyle denilmektedir:
“Kıyamet günü ümmetinden bazıları maymun ve hınzır şeklinde kabrinden kalkacak ve mahşere o surette geleceklerdir. Bunlar güçleri yettiği halde kötülükleri nehyetmedikleri gibi günahkarlara müdanada bulunmuşlardır.”
Emr-i bi’l ma’ruf nehy-i ani’l-münker vazifesini yapan bir kimse hiç kimseden korkmamalıdır.
“Ey müminler! Verdikleri sözü bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya çalışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkmuyor musunuz? Eğer gerçek müminler iseniz bilin ki Allah, kendisinden korkmanıza daha layıktır.” Tövbe suresi, 13
Yine bu mevzuda ilim erbabının mesuliyeti büyüktür. Bu gibi kimseler, önce bildikleri ile amel edip sonra aile fertlerine, akrabalarına, komşularına ve sokaktakilere kötülükten uzaklaşmalarını emretmelidir. Bazılarının kabul etmemesi kendisini mazur göstermez. Daha sonra köylere, vadilere ve aleme açılmalı, tebliğ sahasını genişletmelidir. Kötülük çoğalır, men etmesi mümkün olmazsa men etmeyebilir.
Fakat en azından hüzünlü, üzüntülü, gamlı ve kederli olması gerekir.