Namaz

Kaza namazı hakkındaki bilgiler fıkıhta nasıldır?

Written by admin

Kaza namazı hakkındaki bilgiler fıkıhta nasıldır?

Edası için belli bir vakit tayin edilen ibadetlerin bu vakit içinde yapılması gerekir. Meşru bir mazeret bulunmadıkça vaktinden sonraya bırakılması caiz değildir. Vakti içinde eda edilmeyen ibadetler zimmetinde borç olarak kalır. Bu borcun sonradan ödenmesine kaza denir.

Peygamberimiz (sav) Hendek Savaşında düşmanların taarruzu nedeniyle namazlarını kılamamış ve daha sonra cemaatle kaza etmiştir.

Dürrül Muhtar’da şu kayıt vardır:

Eda, asıldır. Kaza ise onun yerine haleftir (geçerlidir). Bunun içindir ki bir namazı özürsüz olarakvaktinden sonraya bırakmak bir kebiredir. Yani büyük günahtır ve sonra kılmakla dahi o günah gitmeyip tövbe de gerekmektedir veya hacca gitmekle kaza namazının kendisi değil günahı affedilir. Kaza etmek ise namazı terk etmenin günahını giderir. Fakat geciktirmenin günahını gidermez.

Vaktinde kılınamayan farz ve vacip namazların kazası da edası gibi Allah’ın emridir. Kaza namazı her vakit kılınabilir. Yalnız üç kerahat vakitte (güneş doğduktan 40 dakika sonraya kadar, öğle ve akşam namazlarına 20 dakika kaladan ezan okununcaya kadar geçen zamanlarda) kaza namazı kılınmaz.

Her namazın ardında birer (daha evvel geçen o vaktin) namazını kaza edebilir. Böylece borcunu ödemiş olur. Fakat kazaya bıraktığından dolayı vaki olan günahı için de tövbe ve istiğfar etmesi lazımdır.

Kaza, edaya göre göre olacağından seferin ikili kazası hazarda yani mukim iken de ikişer rekat; hazarda (yani mukim iken) kazaya kalan dörtlü namazların kazası, seferde yine dörder rekat kılınır. Sıhhatli iken kazaya kalan namaz, hasta halde, hasta iken kazaya kalan namaz da sıhhat bulduktan sonra kılınacak olsa kazasının ifa şeklinde bir değişiklik yoktur. Yani ima ile kılabileceği bir namazın kazasını iyileşince kılsa imasız kılabileceği gibi sıhhat halinde kazaya kalmış namazını da hasta halinde ima ile de kılabilir.

Kazaya kalmış namazların günleri malum olursa hangi günün hangi namazı olduğunu tayin ederek niyet eder. Kazaya kalmış namazları çok olup da tayini mümkün olmazsa mesela “borcum olan akşam namazının en evveline” diye tayin ve niyet eder. Bu hususta mü’minler iki türlüdür: biri sahib-i tertip olan diğeri de sahib-i tertip olmayandır. Sahib-i tertip olmayan beş vakit namaz geçirmiş ödememiş veya ödemeye başlamış fakat bitirememiş olandır. Böyle olan kimse için tertip lazım değildir. Ne zaman isterse kaza eder hatta karışık olarak da kılabilir.

Sahib-i tertip, hiç namaz borcu olmayan ve bir de henüz altı vakitten az namaz geçirmiş olan kimsedir. Bu kimse için geçirdiği az namazların arasında ve bunlarla vakit namazları arasında tertip lazımdır. Yani geçirdiği namazları evvela tertip ile kılacak sonra vakit namazını kılacaktır. Tertipsiz kılarsa namazları bozulur.

Kazaların sayısı hayli çok olursa farzların vakitlerini tayin hususunda yani hangi senenin hangi ayın, hangi günün namazını kılacağını tespit etmekteki güçlükten dolayı kılacağı kaza namazında “vaktinde yetişip de kılamadığım ilk öğleyi” veya son öğleyi diye niyet edecektir. Her kılışta ilk yahut son kalanı kaza etmiş olarak tayin yapılmış olur.

Kaza namazlarının sayısını bilmeyen kimse zannındaki rakamların çoğunluğu ile amel eder. Mesela üzerinde yaptığı tahmini hsaba göre bir veya bir buçuk senelik kaza olduğunu zannederse onu ihtiyaten bir buçuk senelik kabul eder. Eğer sayısı hakkında bir kanaati yoksa şüphesi tamamen kalkıncaya kadar kaza eder.

Kaza namazları ile meşgul olmak, nafile kılmaktan evla ve önemlidir. Ancak malum sünnetler (günde 5 vakit namazdan evvel ve sonra kılınan sünnetler) ve (duha, evvabin, teheccüt namazları) müstesnadır ki onları nafile olarak kılar. Bunların dışındaki nafileleri bedel-i kazaya niyet ederek kılar.

Kaza namazlarını kılarken her kaza için ikamet lazımdır. Ezan okusa iyi olur. Okumasa zararı yoktur. Sünnetler kaza olunmaz. Yalnız sabah namazının sünneti farzla beraber geçirilmiş ise o gün öğleden evvel farz sünnetiyle beraber kaza edilir.

“Tertip sahibinin kaza kılması nasıl olacak?” diye sorulursa şöyle cevap vermek mümkündür:

Tertip sahibinin bir vakit namazı kazaya kaldığı zaman o namazı kılmadıkça vakit namazını kılmak doğru değildir. Meğer ki şu üç halden biri bulunsun:

  • Vaktin dar olması
  • Kazaya kalan namazın altı vakitten fazla olması
  • Kazaya kalmış namazın unutulmuş olması

Bu üç halden biri bulunursa tertip sakıt olur. O zaman vakit namazını kazadan önce kılmak caiz olur.