İslam akıl dinidir
Aklıselim sahibi olan bir insan İslâm’ın hiçbir meselesinde yadırgayacağı bir taraf, akıl ve mantığına ters gelen bir yönü bulamaz. Çünkü İslâm akıl ve mantık dinidir. İslâmiyet gerek iman esaslarını anlatırken, gerekse dinin temel meselelerini ifade ederken önce düşünmeyi, sonra kabul etmeyi ister. Kur’an’da Allah’ın varlık ve birliği, âhiretin var oluşu ve kesin olarak geleceği anlatılırken, insanların gözleri ile görebilecekleri deliller örnek olarak verilir; daha sonra da akıllarını kullanıp düşünerek kabul etmeleri sağlanır, her mesele akla havale edilir. Hıristiyanlıkta olduğu gibi hiçbir meselenin körü körüne kabul edilmesi istenmez.
Hıristiyan din adamlarının en çok söyledikleri sözler şunlardır: “Sakın ha! Akıl ışığını rehber edinmeyin, aklı söndürün, kalp gözünüzü kapatın. Çünkü din akla tamamen zıttır.”
Hıristiyanlıkta hiçbir dinî mesele akla havale edilmiyordu. Fakat mükemmel din olan İslâm’m mukaddes kitabı Kur’an’m elliden fazla yerinde “akıl” kelimesi geçerken, pek çok ayet-i kerimenin sonunda ise “Düşünmez misiniz?”, “Anlamaz mısınız?”, “Hatırlamaz mısınız?”, “Görmez misiniz?” ve “Aklı olan bir kavim için elbette Hakk’ın birliğine deliller vardır” şeklindeki cümleler Kur’an’m her meseleyi akla havale ettiğini göstermektedir.
Zaten İslâm’ın esaslarının asırlardır taze ve canlı kalmasının en büyük sırrı da burada yatmaktadır.
Çünkü insan, aklı sayesinde kâinat kitabını seyreder, yaratılmış olan her şey üzerinde Yaratıcının kudret ve tasarrufunu düşünür, her varlıkta, her olayda Allah’a giden bir yolun bulunduğunu fark eder. Akıl ve şuur sahibi olmayan diğer canlılarla kendi arasındaki farkı ancak bu yolla anlar. Bundan dolayı İslâmiyet, düşünmeyi, tefekkür halinde bulunmayı teşvik etmiş ve “Bir saat düşünmek, bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır” esasını getirmiştir.
İnsanın hem dünyadaki huzur ve rahatını hem de âhiretteki saadetini kazanmasında akim çok büyük yeri vardır. İyi ile kötü, sevapla günah, hayırla şer, kârla zarar hep akıl sayesinde birbirinden ayrılır. İnsanlar da akıllarını kullanabildikleri nispette diğer insanlar arasında fark edilir.
Bir gün Hz. Âişe Validemiz, Peygamber Efendimize (a.s.m.) sorar: “Ya Resulallah, insanlar birbirlerinden ne ile ayırt edilir?”
Peygamberimiz: “Akıl ile (kimin aklı çoksa onun diğeri üzerinde bir üstünlüğü vardır)” buyurur.
Hz. Âişe tekrar sorar: “Âhiretteki üstünlüğü ne iledir?” Peygamberimiz aynı şekilde “Akıl iledir” cevabını verir.
Hz. Âişe: “Ya Resulullah, insan âhirette dünyadaki ameline göre ceza veya mükâfat görmeyecek midir?” diye sorunca Resul-i Ekrem Efendimiz şöyle cevap verir:
“Ya Âişe, herkes Allah’ın kendisine verdiği akıl kadar amel işlemeyecek midir? Bundan dolayı dünyadaki amelleri akılları ölçüsünde olduğu gibi âhiretteki mükâfat veya cezaları da amellerine göredir.”
İşte bunun için İslâm’ın istediği insan, akıl ve düşünce sahibi, ileri görüşlü ve mantıklı insandır. Her meselede aklını kullanan, hiçbir şeyi körü körüne taklit etmeyen, her şeyin sebep ve hikmetini arayan, soran, inceleyip araştıran kişidir.
”İslam akıl dinidir” ne güzel yazmışsınız keşke herşeyi okuyup araştırsak ahlaki değerleri ,dürüstlüğü,yardımlaşmayı unutmasak.