Kavramlar

Kavramlar Sözlüğü -M-

Kavramlar Sözlüğü -M-
Written by admin

Mahiyet: Bir şeyi diğer varlıklardan ayıran, bir şeyin kendine has gerçekliği ve varlığı.
Makalat: Kendi görüşünü savunma, diğer görüşleri ise eleştirme eserlerine denir. Bu eserler etrafında toplanana ashabul makalat denir. Bu alanda en önemli eser Ebû’l-Hasan El-Eşari’nin Makalatü’l-İslamiyyin’dir.
Makasıdu’ş-Şari: Allah’ın Peygamber göndermedeki maksadı anlamına gelir.
Materyalist: Ontolojide maddeyi değişmez, aktif ve dinamik b,r prensip ve cevher olarak kabul eden, ruh ve fikir gibi manevi cevherlerin bu maddenin bir tezahürü olduğunu iddia eden ya da bunları inkar edenler.
Mead: Sözlükte “dönüş, iade, tekrar etmek ve dönülüp gidilecek yer” anlamına gelen mead, dini bir kavram olarak bakıldığında, ahiret alemine ve öldükten sonra dirilmeye denir.
Mebde: Allah’ın mahlukatı ilkin yarattığı sürecin dönemin adıdır.
Mecazi Anlatım: Bir metnin lafzi anlamının ötesinde, daha içte bulunan anlamı ortaya çıkarmaya yönelik anlatım.
Mele’i Ala: Peygamber ruhları ile yüce meleklerin bulunduğu ulvi topluluk demektir.
Meratibul Vücud: Varlık Hiyerarşisi
Mesail ve Vesail: Nasla sabit olmuş itikadi konular olup bunlarda herhangi bir değişikliğini yapılması söz konusu değildir. Vesail (vesileler) ise mesailin izahı ve karşı fikirlerin reddi için kullanılan malzemelerden ibarettir. Bu malzemeler, mantık, felsefe, sosyal bilimler olabilir.
Meşhed: Büyük hesap gününün görülmesi, şahid olunması anlamı gelir.
Meşiet: Allaha emirleri ve hükümleri ve fillerinde hür olması anlamında nisbet edilen sübüti sıfatlardan biri.
Meşşaiyyun: Derslerini gezerek veren ve hakikatı peygamberlerle değilde akılla bulmaya çalışan filozoflar.
Muattıla: Allahu Tealanın subuti sıfatlarını zatının aynı sayıp böylece dolaylı olarak inkar ettikleri için Mutezileye sıfatları iptal edenler manasına muattıla denmiştir.
Mugayyabatı Hamse: Beş bulunmayan gayba ait şey anlamında Kur’ani bir tabir. Bunlar, Lokman suresinin otuzdördüncü ayetinde geçen ve ilmini Allah’ın kendi zatında sakladığı gayb anahtarlarıdır. Hz. Peygamber (SAV) İbn. Ömer’den rivayet edilen bir hadiste: “Gaybın anahtarları beştir” buyurarak Lokman suresinin, “Kıyamet saatinin bilgisi şüphesiz ki Allah’ın katındadır. Yağmuru O yağdırır. Rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez ve hiç kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah her şeyi bilir ve herşeyden haberdardır.” mealindeki otuz dördüncü ayetini okumuştur. Bu beş şeyi Allah’tan başkası bilmez. Ancak Allah bunlardan birine veya birkaçına ait bilgiyi dilediğine verebilir. Bu verilen bilgi de, yine Allah’ın bilgisi yanında sınırlıdır.
Muharref: İlahi vahye dayanmakla birlikte asli şeklini koruyamamış dinler.
Muhkem: Söylendiği manaya açıkça delalet eden, te’vil veya tahsis kabul etmeyen söz.
Mutlak Varlık: Yegane kişilik sahibi; var olması için hiçbir sebebe muhtaç olmayan.
Mücessime: Allahı bir cisim gibi tanımlayanlar
Mücebbire: İnsan fiillerini Allah’a nispet edene
Müdebbirat: Alemi idare eden melekler
Mülhid: Ayet-i kerime ve hadis-i şeriflere yanlış mana vererek dinden çıkan, yani imanı bozuk olan, Eshab-ı kirama (Peygamber efendimizin arkadaşlarına) söven kişi
Mümkünü’l-Vücud: Var olması da yok olması da zorunlu olmayan.
Mümteni: Yokluğu zatının gereği olan veya konunun özü itibariyle yokluğunu gerektiren anlamında terim.
Mümteniu’l-Vücud: Var olması mümkün olmayan, hep yok olması lazım olan. Allahü tealaya ortak (eş, benzer) bulunması Mümteni’ül-vücuddur. Allahü teala gibi ikinci bir ilah var olamaz. Bu imkansızdır.
Münezzeh: Temiz, aru uzak. Bütün kötü ve yaratılmış vasıflardan soyutlanmış.
Mücerrebat: Dış duyumların tekrarlanması ile aklın elde ettiği kesin bilgilerdir. Akıl, “bu olay tesadüf cinsinden olsa, buna ait duyumun tekrarı olmayabilirdi, fakat oldu.” şeklinde zihinde gizli bir kıyas yoluyla elde edilen kesin hüküm.
Müreccih: Alemin varlığını yokluğuna tercih eden Varlık.
Müsellemat: İlmi bir tartışma sırasında karşı tarafın, doğruluğunu benimsediği hükümler.
Müşahedat: Dış ve iç duyularla elde ettiğimiz bilgilerdir. Kar soğuktur gibi dış duyularla elde edilen bilgilere hissiyat, korkmak ve acıkmak gibi iç duyularla elde edilen bilgilere de vicdaniyat denir.
Mürtekib-i Kebire: Büyük günah işleyen kimse. Kebire büyük günah demektir.
Müşebbihe: Allahı insana benzetenler
Müfevvida: Tefviz kökünden türemiştir. İradi fiillerin meydana getirilmesinin Allah tarafından tamamen insana havale edildiği telakkisini benimseyenler için kullanılır. Mutezile için bu sıfat kullanılır.
Mutevatir Haber: Bu konu ile ilgili olarak yalan üzerine ittifak edip anlaşmalarına aklın ihtimal bile vermediği pek çok kişinin veya kalabalık bir topluluğun şahadati ve sözleri ile sabit olan haberdir.
Mürcie: Haricilik ve Mu’tezilenin görüşlerine tepki olarak ortaya çıkan büyük günah işleyen kimse ile ilgili kararı Allah’a bırakan, bu konudaki hükmü ahirete erteleyen, amelin imanın bir parçası olmadığını imanın bir bilgi ve dil ile ikrar olduğunu, imanda artma ve eksilmenin olmayacağını savunan kimselerin görüşleri etrafında şekillenen düşünce okulu.
Mütekaddimun: İlk dönem alimleridir. Kelamda Gazaliye, Hanefi fıkhında Kerhiyye kadar dönemi ifade eder.
Müteahhirun: Sonraki alimler demektir. Kelamda İmam Gazaliden sonraki alimleri ifade eder.
Mütekellim: Konuşan veya söylenen anlamına gelen bu söz, ilm-i kelam bilgini demktir.
Müteşabih: Birbirine benzeyen. Usûl-i fıkha göre, Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şerifte geçen ve ne kasdedildiği kesin olarak bilinmeyen söz. Zahirinden ne kastediliği açıkça anlaşılmayan ve te’vile ihtiyaç duyan.