Müstehab ve Mubah Nedir?
Peygamber Efendimiz’in (a.s.m.) iyi görerek bazen işlediği, bazen terk ettiği şeylerdir. Selef-i Sâlihîn denilen İslâm büyükleri, müstehap olan (dinen hoşa giden bir davranış) bu işleri seve seve yapmışlar, diğer Müslü- manlara da bunların işlenmesini tavsiye edip teşvikte bulunmuşlardır.
Nafile namaz kılmak, mübarek günlerde oruç tutmak, fakirlere sadaka vermek gibi…
Müstehab, sevilen ve hoşa giden şey manasına geldiği için arzu edilerek işlendiği takdirde sevap kazanılır, terki hâlinde ise bir günah yoktur.
Müstehablara sünnet-i gayr-ı müekkede denildiği gibi, yerine göre men- dub, fazilet, nafile, tatavvu ve edeb de denir. Bu ibadetler farz ve vacipten ayrı olarak sevabı için yapıldığı, güzel birer haslet oldukları, kesin dinî bir emir olmadan sırf kişinin kendi isteğiyle işlendiği için bu isimleri almıştır.
Fıkıh kitaplarımızın ibadet bölümlerinde müstehab olan şeyler âdâb olarak zikredilir.
Mubah
İşlenmesi ve işlenmemesi dinen uygun olan, yapıp yapmamakta mükellefin serbest olduğu işlerdir. Yenilmesi helal olan bir şeyi yiyip yememek gibi…
Mubah olan işlerin yapılmasında bir sevap olmadığı gibi, terk edilmesinde de bir günah yoktur.
“Eşyada asıl olan mubahlıktır” esasma göre, Cenab-ı Hakk’ın yaratmış olduğu bir şey dinen yasak değilse ondan istifade etmek mubah olur.