Dini Konular

Öldükten sonra dirilmek nasıl olacak?

Öldükten sonra dirilmek nasıl olacak?
Written by admin

Öldükten sonra dirilmek nasıl olacak?

  1. Ruhlar bedene nasıl gelir?

Mesela bir kumandan herkesin gözü önünde yeni baştan bir ordu kursa ve düzene soksa da sonra o orduya istirahat verse birisi kalkıp “Bu ku­mandan istirahata çekilmiş olan bu orduyu bir düdük sesiyle toplayamaz” diyebilir mi?

Bu örnekte olduğu gibi, Cenab-ı Hak, başta insan olarak bütün canlıları yoktan var etmiş, her canlının vücudunu, her biri bir asker gibi vazife gö­ren milyarlarca hücreden meydana getirmiştir. Her canlının vücudunu tam bir sistem ve ölçü içinde yaratan, hatta her asırda, her baharda milyarlarca canlıyı icat eden Cenab-ı Hak, onları öldükten sonra İsrafil’in bir suru ile nasıl toplayabilir denir mi? O hücreler ve ruhlar İlahî emre, o ordunun ne­ferlerinden çok daha kolay itaat ederler, boyun eğerler.

  1. Bedenler nasıl dirilir?

Mesela büyük bir şehirde geceleyin, bir tek merkezden yüz binlerce elektrik lambası bir anda yanar ve canlanır. Bütün dünya ülkelerindeki lambalar tek bir merkezden idare edilecek olsa bir düğmeye basmakla dün­yanın her tarafı ışıkla dolar.

İşte Cenab-ı Hakk’ın yaratmış olduğu elektrik gibi bir unsur böyle bir şekle girerse elbette elektrik gibi milyarlarca ruhlar daha kolay ve rahat bir şekilde cesetlere girecek ve insanlar hep birden dirilecektir.

  1. Bedenler toplanıp nasıl bir araya gelecek?

Mesela bahar mevsiminde birkaç gün içinde insanlardan bin derece faz­la olan bütün ağaçların yaprakları, çiçek ve meyveleri önceki bahardaki gi­bi birden mükemmel bir şekilde şimşek hızıyla icatları, hem baharın baş­langıcı olan tohumların, çekirdeklerin ve köklerin birden hep beraber uyan­maları, açılmaları ve dirilmeleri; hem kış mevsiminde kemiklerden ibaret olarak ayakta duran ağaçların cenazeleri bir emirle aniden canlanmaları, hem milyonlarca hayvan türünün süslü ve sanatlı bir şekilde diriltilmeleri, bilhassa milyarlarca sineğin birkaç gün zarfında yaratılmaları; Kıyamet gü­nünde, haşirde insan cesedinin toplanıp bir araya gelmesine binlerce canlı örnektir.

Ayrıca bu dünyada sebepler ve hikmetler hâkimdir. Burada her şey belli bir zaman içinde ve belli bir sebebe göre meydana gelir. Halbuki kudret ve rahmetin ortaya çıktığı yer olan ahirette her şey maddeye, süreye, zamana ve beklemeye ihtiyaç bırakmadan birden bir anda yaratılır ve meydana ge­tirilir. Burada bir günde veya bir senede yapılan işler, ahirette bir anda meydana gelir. “Kıyametin gerçekleşmesi göz açıp kapayıncaya kadar ya­hut ondan da yakındır”73 mealindeki ayet-i kerime bu gerçeği anlatmakta­dır.

* * *

Evet, bu dünya, mahlûkatm gelip konması ve tekrar göçmesi için hik­metle yapılmış bir misafirhanedir.

Şu dünyadaki nimetler gelip geçicidir. İştahı açıyor, tattırıyor, fakat do­yurmuyor. Çünkü ya o nimetin ömrü kısadır veya insanın ömrü kısa. Kıy­meti yüksek olan, fakat müddeti kısa olan bu nimetler sadece ibret içindir ve birer numunedirler. Asılları ve kaynakları ise cennettedir.

        İnsan ise ipi boğazına sarılıp istediği yerde otlamak için başıboş bırakıl­mış bir mahlûk değildir. Onun bütün yaptıklarının suretleri alınıp yazılı­yor, bütün işleri muhasebe için zapt ediliyor.

          Şu fâni âlemin Baki ve Sermedi Yaratıcısının sonsuz ve ebedî bir âlemi var ki kullarını oraya sevk ediyor. O âlemde has kullarına öyle ikramlar edecek ki ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne de insan kalbine gelmiştir.

          Zaten insana verilen duygular hep ebediyeti, hep sonsuzu, bitip tüken­meyen şeyler istiyor. Mesela akim bir hizmetçisi hükmündeki hayal gücüne sorulsa “Sana bir milyon sene uzun bir ömür ile dünya saltanatı verilmesi­ni, fakat sonunda yok olmayı mı istersin, yoksa baki, fakat meşakkatli bir vücudu mu istersin?” Nefis karışmamak şartıyla, hayal “Cehennem de olsa ebedî kalmayı isterim” diyecektir.

Nahl Suresi, 16:77.

İsra Suresi, 17:49-52.