Abdesti bozan şey, devamlı akar oldukça özür ismini alır ve sahibine de özür sahibi denilir. İdrarını tutamayan, damla damla idrarı gelen, büyük abdestini tutamayan ve akıntısı dinmeyen cerahatli yarası bulunan kimse özür sahibi sayılır.
Özür sahibinin ne yapması gerekir?
Sahip olduğu özrünü meşakkatsizce tıkamak veya namazını oturarak veya ima ederek kılmak suretiyle o özrünü önleyemez ise her farz namaz vaktinde abdest alıp namazını öylece kılacaktır.
Eğer meşakkatsiz özrün akmasını önleyebilirse öyle yapılır ve özürlü sayılmaktan çıkar. Farz namazda kıyamı terk etmek ve hatta ima ile kılmak suretiyle rüku ve sücudu terk etmek namazı hadesle (abdestsiz) kılmaktan ehvendir. Özürlülerin abdesti, kendi özürlerinden başka bir abdesti bozan şey meydana gelmedikçe ancak vaktin çıkması ile bozulur.
Özürlü kimse her namaz vakti için abdest alır. Bu özür halinin abdesti bozmadığı var sayılarak o vakit içinde aldığı abdestle (onu bozan yeni bir durum meydana gelmedikçe) dilediği kadar farz, vacip, sünnet, eda ve kaza namazı, Cuma ve bayram namazı kılabilir. Kabe’yi tavaf edebilir. Kur’an-ı Kerim’i tutabilir. Namaz vaktinin çıkmasıyla özürlü kimsenin abdesti bozulmuş olurç yeni namaz vaktinde tekrar abdest alması gerekir.
İslam dini, kolaylık ve rahmet dinidir. İslam dini, kişiye gücünün üstünde yük yüklememiş, ibadet hayatı da dahil daima kolaylığın sağlanmasını, zorluk ve sıkıntısının giderilmesini ilke edinmiş, özel hükümler getirerek özürlü kimselerin de ibadetlerini yapabilmeleri için kolaylıklar getirmiştir. Günümüzde bazı özürlülerin “ben özürlüyüm.” Diyerek ibadetlerini terk ettikleri vakidir. Özürlülerin bu hükümlerden istifade ederek yükümlülüklerini yerine getirip borçtan kurtulmaları gerekir.