Dini Konular Hz. Muhammed S.a.v.

Sünnetin hükmü nedir?

Sünnetin hükmü nedir
Written by admin

Sünnetin hükmü nedir?

Peygamberimizin (a.s.m.) bazı mübarek sözleri ve halleri birtakım iba­detlerin esas ve rüknü sayıldığından, bunlar bazen farz, bazen de vacip olarak tespit edilmiştir. Çünkü bir meselenin farz olması için önce ayete müracaat edilir, ayette bulunmadığı takdirde hadisten delil aranır. Bu tak­dirde hadisten çıkarılan bir hüküm de farz veya vacip olabilir.

İşte sünnetin mertebeleri üç şekilde tasnif edildiği takdirde; farz, vacip, nafile ve güzel âdetler olarak ortaya çıkar. Farz ve vacip olanlara uymak zaten zarurîdir. Bunların terki hâlinde uhrevî azap icap eder. Herkes bun­lara uymakla mükelleftir. Bunlar birer temel hüküm sayıldıklarından hiçbir şekilde değiştirilemez.

Nafile olan sünnetler ise; ibadete tâbi olan sünnetlerle, “âdâb” tabir edi­len ve siyer kitaplarmda belirtilen Peygamberimizin güzel âdetleri ve mua­şeret kaideleri sayılan hayat tarzlarıdır. Daha önce de işaret edildiği gibi bu çeşit sünnete zevâid sünnetleri denmektedir.

Sünnet-i müekkede, sünnet-i seniyye içinde önemli bir yer tutar. Bu sün­neti yerine getirmekte büyük sevap vardır. Terkinde ise günah olmamakla ve cehennem azabı gerekmemekle beraber, başta sevabın kaybı olmak üze­re, Peygamberimizin tekdirine uğrama ve şefaatinden mahrum olma gibi kayıplar vardır. Değiştirilmesi ise büyük bir hata, bid’at ve sapıklıktır.

Şeâir sünnetleri

Sünnet-i müekkede olarak da bilinen sünnet-i hüdâ ise Islâm dininin bi­rer alameti, işareti ve şeâiri olduklarından, umumun hukuku çeşidinden cemiyete ait bir ubudiyettir. Birisinin yapmasıyla o cemiyet bütünüyle isti­fade ettiği gibi, onun terkiyle de bütün bir cemiyet mesul olur. Bu çeşit şeâire riya giremez ve ilan edilir. Mesela günde beş vakit ezan okunması o memleketin bir İslâm ülkesi, insanlarının da Müslüman olduğunu gösteren en açık bir işarettir. İşte ezan gibi böyle bir sünnetin terki o memlekette ya­şayan bütün Müslümanları mesuliyet altına sokar.

Yine ibadetlere ait sünnet-i gayr-ı müekkedelerin yerine getirilmesinde sevap vardır. Terki hâlinde ise pek çok hayır ve sevap imkânları elden kaçı­rılmış olur. Ayrıca tekdir ve kınanmayı da gerektirmez.

Âdab ve zevaid sünnetleri

Âdâb sayılan zevâid sünnetlerini işleyen kimse günlük normal işlerinde ve şahsî yaşayışında hep Peygamberimizin (a.s.m.) davranışlarını ve hare­ket tarzını taklit ettiği için o basit meşguliyetleri, artık sıradan bir iş olarak kalmaz, devamlı surette Peygamberimize uyma niyetini taşıdığı için yüce bir mana kazanır; o âdetleri ibadet hükmüne geçer. Zevâid sünnetlerinin terk edilmesinde, bir günah, itab denilen bir tekdir ve azarlama olmamakla beraber, sünnetin nurundan, gerçek edepten mahrum kalmış demektir.

Sünnetin hükmü hakkında Bediüzzaman’m şu tespiti yerinde ve dü­şündürücüdür. “Sünnete ittiba etmeyen, tembellik eder ise hasâret-i azîme (büyük bir kayıp), önemsiz görür ise cinayet-i azîme, tekzibini işmam eden (inkârını hissettiren) tenkit ise dalâlet-i azîmedir.”